İlahiyatçı-yazar Mevlüt Özcan´dan Genç Müslüman´ın meselelerine fetvalar

Şimdilerde ne kadar yaygın bilemiyorum ama bundan 7-8 sene evvel çokça duyduğumuz bir şeydi. Gençler günaha girmemek iddiası ile ailelere haber vermeden ve evliliğin hükümlerinden “ilanı” gerçekleştirmeden dini nikah kıyıyorlardı. Bunun hükmü nedir?

Üniversitelerdeki gençlerin kadın-erkek ilişkileri kelimenin tam anlamıyla korkunç bir felakettir. İmanlı olanları bu felaketin ağırlığını hafifletmek için sizin de sorduğunuz gibi nikah adı ile bir muameleye girişiyorlar. Bu muamele nikah değildir. Muta olarak bilinen bir girişimdir. Zaman zaman bilhassa kısmen de olsa dini eğitim alan gençler bu girişimlerini bize de taşıyorlar.

Evleneceğiz nikah yapmak istiyoruz bu konuda bize kolaylık sağlar mısınız diyorlar. Biz de kendilerine yaptığınız şeyin zina basamağı olduğunu, zinhar böyle bir şey yapmamaları gerektiğini ikaz ediyoruz. İki saatlik bir konuşma ile gençlere nasihat ediyoruz ikna oluyorlar, hem bu birliktelikten hem de “nikah meselesinden” vazgeçiyorlar. Siz 7-8 yıl evvel diyorsanız da günümüzde bu 7-8 yıl evvelkinden çok daha büyük boyutlarda seyrediyor. Kısacası bu yapılan nikah değildir. İnsanın kendi kendisini aldatmasıdır. Zinayı meşru kılma temayülüdür. Böylesi birliktelikler gayrimeşrudur.

Dinimizde namahrem olan kişilerin biribirlerine dokunmalarının hatta bakmalarının dahi caiz olmadığını biliyoruz. Buna rağmen el ele tutuşmadan yada başbaşa kalmadan flört eden ve bunda İslami noktada herhangi bir beis görmeyenler var. İslamın bu konudaki hükmü nedir?

Halkımız arasında yaygın bir atasözü vardır. “Ateş ile barut bir arada olamaz” derler. Dokunmadan bakmadan siz nasıl birliktelik sağlayabilirsiniz. Flört demek gayrimeşru bir takım fiilleri icra etmek demektir. Yusuf (a.s) Kuranı Kerimde nakledildiğine göre ben nefsimden emin olamam diyerek Allahtan yardım diliyor. Nefis hiçbir zaman masumiyet göstermez.

Dolayısıyla böyle bir birliktelik evlilik öncesinde zina olur. İki ayrı cins insanın bir odada ayrı ayrı köşelerde oturması bile bir üçüncü şahıs yoksa bu zinaya yaklaşma olur. Dolayısıyla yasak sınırları içindedir. Mensubu olduğumuz dinimiz böyle bir anlayışı reddeder birlikteliği de zina kapsamı içine alır.

Teknolojinin de gelişmesi ile internet ortamında messenger, chat vs. gibi ortamlarda kadın-erkek ilişkilerinin yürütülmesi caiz midir?

Kesinlikle caiz değildir. Böylesi bir hareket zinanın basamaklarını oluşturur. Namuslu insanlar böylesi bağlantılarla bir takım şeyler konuşabilir mi? Konuşursa yarın başkaları ile evlendiklerinde bu konuştuklarını nereye koyacaksınız. Bir erkek böylesi bir birliktelik kurmuş bir kızla nasıl aile yuvası kurabilir.

“Atalarımız alışmış kudurmuştan beterdir” demişlerdir. Bu farklı insanlarla hangi yolla olursa olsun teşriki mesaiye alışmış bir kişi evlense de kudurmuşluk belirtilerini tekrar nüksettirebilir. Birliktelik sadece el ve beden ile gerçekleşmez. Gözler ve sözler ile de yapılabilir.

Bütün bunlara rağmen evlenilecek şahsı illa ki tanımak isteyen veyahut aşksız olmaz diyenler var. Kurana ve sünnete baktığımızda evlilik hususunda nasıl bir uygulama ile karşılaşıyoruz?

Doğrudur. Evlenilecek şahsın tanınması lazım. Ancak bu gayrimeşru birlikteliklerle değil. Evlenecek gençler bir mekanda genellikle ailelerinin arasında birbirlerine gösterilir. Fiziken elektriklenme olmuşsa evlenme adımı atılmış olur. İkinci defa yine gençler üçüncü bir şahsın yanında evlilik şartlarını konuşmak üzere bir araya gelirler.

Şartlarda anlaşma olursa evlenme konusunda birbirlerini daha iyi tanıma açısından yine üçüncü şahısların yanında ölçülere uygun olmak kaydı ile zaman zaman bir araya gelebilirler. Evlenme kararı verildiğinde bir araya gelinceye kadar gençler rahat görüşsünler diye nikah yapılmasını tavsiye etmem. Genelde bunun yapılması facialar oluşturuyor. Bu da kızda yıkıntılara sebebiyet verebiliyor. İslami evlilik adımları böyledir. Tanımanın da caiz olan yolu budur.

Günümüzde bazı insanlar İslamı tebliğ adına karşı cins ile temas kuruyorlar. Bu noktada herhangi bir problem var mı? Belli çerçeveler dahilinde bu tebliğ faaliyeti yürütülebilir mi?

Birbirlerine namahrem olan kadın ve erkeğin birbirlerine tebliğ adı altında temas kurmaları nefse kulluğun neticesi olur. Böyle tebliğ olmaz. Kadın erkeği; erkek de kadını dinler, fakat bu dinleme sadece sesten zevk almak içindir. Birebir olamaz. Şu fark zikredilebilir, erkek kadın cemaate yine belli ölçüler içerisinde vaaz, konferans ve seminer verebilir.

Kuran-ı Kerimde tesettür emrinin olduğunu biliyoruz. Sizce bu emrin uygulamasında son yıllarda bir gevşeme, bu farzı sulandırma var mı? Sadece başörtüsü tesettür müdür?

Hem de bu facia boyutunda seyrediyor. Hani Peygamberimiz (sav) “Giyinik çıplaklara Allah lanet etsin” demiştir ya, günümüzde Müslüman kadınların çok önemli bir bölümü bu lanetin altındadır. Giyilen elbise vücut hatlarını belli ediyorsa bu çıplak gibi olmaktır.

Maalesef böylesi lanetlere maruz kalanları Kâbenin etrafında tavaf ederken de görüyoruz. Cahiliye döneminde hani biz günah işlediğimiz elbiselerle Kâbeyi tavaf edemeyiz deyip çırılçıplak Kâbenin etrafında dolaşanlar gibi. Allah´dan bu felaketlerden ümmeti bir an evvel kurtarmasını diliyoruz. Sadece başörtüsü tesettür değildir.

Modern hayatın ve ekonomik koşulların kadınları da çalışma hayatına sürüklediği söyleniyor. Kadına dinimiz neyi tavsiye ediyor?

Şimdi hayat müşterektir diye kadın erkek dışarıda başkalarının işinde çalışıp para kazanmanın daha rahat bir hayat için zaruret olduğuna inanıyorlar. Kesinlikle yanlıştır. Hayat müşterektir ama buna İslam gözlüğü ile bakmak gerekiyor. Kadın; kocasının karısı, çocuklarının da anasıdır. Çalışma alanı da bu vazife doğrultusundadır.

Ben Müslüman kızlara diyorum ki evleneceğiniz delikanlı ile evlilik şartlarınızı konuşurken “hayat müşterektir, sen de çalışacaksın, birlikte bu hayatı sürdüreceğiz” diyorsa ona vereceğiniz cevap şu olmalıdır: “Tamam hayat müşterek ise ve bu evliliği birlikte sürdüreceksek, madem müşterek o zaman birinci çocuğu ben doğuracağım ikincisini de sen doğuracaksın” deyin ve orayı terk edip, kalkın gidin. Müslüman olmanın gereği budur.

Kadına dinimiz kocasının karısı, çocuklarının anası olmayı emreder.

Bir Müslümanın suya sabuna dokunmadan yaşaması yada tedbir adı altında kendisini saklaması düşünülebilir mi?

Hiç bir Müslüman etrafında cereyan eden olaylara ilgisiz kalamaz. Dünyanın bir tarafında Müslümanlara yapılan her bir zulüm diğer Müslümanlara da yapılmış gibidir. Bunu düşünmeyen bir mümin kâmil mümin olamaz, böylelerine mutfak ile hela arasında bir boru olarak yaşadığı hatırlatılmalıdır.

Yine hiçbir Müslüman tedbir adı altında kimliğini ve kişiliğini saklayamaz. Saklarsa Hz. Bilal´in (r.a) işkence altında tutulması halinde nasıl “Allah birdir” diye haykırdığını nereye koyabiliriz. İman bir cevherdir. İnançlarından taviz verenler kişiliklerini kaybetmeye mahkûm olurlar.

Geçtiğimiz yaz çokça Müslümanların denize girme hikayelerini dinledik. Şunu sormak istiyorum bir Müslümanın haşema ile de olsa karşı cinsin bulunduğu bir yerde denize girmesi caiz midir?

Ecdadımız dinlenmeyi hiçbir zaman denizde ve deniz kıyısında yapmamıştır. Onlar bu işi ormanlıklarda, yeşilliklerde ve tenha yerlerin nezafetinden ve sessizliğinden istifade ederek yapmışlardır. Deniz kenarlarında karşı cinsin bulunduğu mekanlar da haşema ile de olsa Müslüman bir erkek bulunamaz. Müslüman kadınlarında bu tür mekanlarda bulunulması düşünülemez. Müslümanın görevi zinaya yaklaşmamaktır. Buralar günah işleme ortamlarıdır. Şiddetle kaçınmak lazım.

Artık Müslümanlarında yavaş yavaş doğum günü, sevgililer günü vs. gibi günleri kutlamaya başladıklarını görüyoruz. Bu gibi günleri kutlamak caiz midir?

Bu tür özel günler kapitalizmin insanları sömürmek için hayat yolu üzerine kurdukları tuzaktan başka bir şey değildir. Hediye alacaksın kapitalizmin cebine para akıtacaksın. Olmaz. Hem de sevgi bir güne mahsus değildir.

Birileri bu sözümüzden hareketle Kutlu Doğum Haftasınında kutlanmaması gerektiğini düşünebilir. Bu mantık yanlıştır. Çünkü biz Peygamberimiz´i zaten günde beş vakit ezanlarda, kıldığımız namazlarda hep anıyoruz. Efendimizin(sav) anılması bizim imanımızı kuvvetlendirir. Sevaplarımızı arttırır. Diğer günlere dinimiz cevaz vermez.

Yine teknoloji ile mp3ler ya da korsan film vs.ler türedi. Bu ürünleri kullanmak caiz mi?

Korsan ne olursa olsun caiz değildir. Kul hakkını gasp etmek olur.

Son zamanlarda ortaya çıkan bir olgu da bilimsel olma adına; abdeste temizlik, namaza spor gibi anlamların ibadet vurgusundan daha fazla yüklenmesi. Bunun ibadeti yanlız Allaha has kılmaya engel oluşturabileceğini düşünüyor munuz?

İbadetlerin hiç birisi bedensel bir takım menfaatler için yapılmaz, yapılırsa ibadet olmaz. İbadet, sadece Allahın (c.c) rızasını kazanmak için yapılır. Bu yapılırken bedensel kazanımlar da elbette olur. Zayıflamak için oruç tutan bir kişinin ibadeti olmaz. Dikkatli olmak lazım. Ehli küfrün tuzağına düşmemek gerekir.

Şarkı dinlemek caiz midir? Caiz değil ise ilahi ya da ezgi dinlemenin hükmü dinen nasıldır? Caiz ise kadın şarkıcıları dinlemeye dinimiz cevaz verir mi?

Musikide dinleme ya da dinlememe ölçüsü, icra edilen sözlerin imanı zedeleyici, namussuzluğa teşvik edici, hayâ mefhumunu tahrip edici özelliklerde olup olmamasıdır. Olması halinde dinlemek haram olur. Bu anormallikler yoksa caizdir. Şunu da zikredelim; çalınan enstrümanlarda insanı hayâsızlığa teşvik edebilir. Bunların da dinlenilmesi haramdır.

Kadın şarkıcı ve türkücülerin sesleriyle icra edile musikinin dinlenilmesi de haramdır. Son zamanlarda kadın ilahi koroları oluşturuldu. Bu koroların erkek tarafından dinlenilmesi de haramdır. Bunlar yozlaşmaya götürücü bir takım şer girişimlerdir. Dikkatli olmak lazım.

Hocam gençlerimizin top sakal ya da çok değişik şekillerde saç sakal bıraktıklarını, erkeklerin küpe vs. gibi takılar taktıklarını görüyoruz. Bu durumun hükmü nedir?

Erkeklerin küpe takmaları aşırı derecede saç uzatmaları çenelerindeki kılları uzatmaları hiç uygun değildir. “Kim bir kavme benzerse onlarla haşrolur” hükmünü unutmamak lazımdır. Yozlaşmaya götürücü her türlü davranıştan uzak durmak gerekir.

Okey, tavla, kağıt oyunları, satranç ve dama gençlerimiz arasında oldukça yaygın oyunlar. Bu oyunlar helal dairesi içerisinde midir?

İnsanı kumara götürücü bütün oyunlardan uzak durmak görevimizdir. Kumarın basamağı olabilecek hiçbir oyunu helal dairesi içinde zikredemeyiz.

Hanımların yanlarında mahremleri olmadan ikamet ettikleri şehirleri dışındaki bir şehirde üniversite okumaları caiz midir?

Hanımların yanlarında mahremleri olmadan ikamet ettikleri şehirlerden başka bir yerlere gitmeleri caiz olmadığı gibi o şehirlerde okumaları, çalışmaları, gezmeleri de caiz olmaz. Üniversitelerimizin öğrencileri arasındaki konumlar biraz önce de ortaya konuldu. Buraların ne durumda olduğunu öğrenci ebeveynleri dahil olmak üzere bilmeyen yok. Dolayısı ile film çevirmeyi ilim elde etmekle karıştırmamak lazım. Haramda vefa olmaz. Tavizler hiçbir zaman için saadet getirmez. Bu ateşin içine kızlarımızı atmamak lazımdır.

 

kaynak: www.anadolugenclik.com.tr

2 Replies to “İlahiyatçı-yazar Mevlüt Özcan´dan Genç Müslüman´ın meselelerine fetvalar

  1. allah razı olsun mevlüt hocam dan ve onun çözümlemelerini bize ulaştıran anadolu gençliğinden

  2. hocam allah sizden razı olsun başımızdan eksik etmesin sizin gibilerin sayısını artırsın ayrıca din görevlisinin el kitabı adlı kitabınızdan çokça istifade ediyoruz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir