Sadece; kavgalarını sanatlaştırmasını becerebilen enteresan bir millet haline nasıl getirildiğimiz günden beri, hesaplaşmalar bu topraklarda hiç bitmiyor…
Kimse kimseye güvenmiyor!
Ve sevemiyor!
Kendinden başka kimseyi beğenemiyor…
Neden?
Paylaşılamayan şeyin adı nedir?
İktidar…
Baba ile oğlu dahi birbirine düşüren bu hastalığın salgın hâle gelişi ve her geçen gün daha acımasız ve merhametsiz oluşu yeni değil!
Bize kalan acı bir miras, yemekle bitmiyor…
*
‘Yönetme’ hastalığına bulaşanların hâllerine bakıldığında, kendilerini dahi yönetmekten aciz olduğu görülüyor…
Kapıların ardında geçen ömürlerin muhasebesini daima kabre gireceği güne erteleyenler, şeytanlara yoldaş olduklarının farkında bile değil!
Ve aynı güneşten ve altına düşen aynı gölgeden istifade ederken dahi kavga edebilecek kadar merhametten uzak bu kadar insanı, şehit kanıyla sulanan, bu topraklara kim getirdi?
İnsan; merak ediyor…
Dervişler dahi bir diğer derviş kardeşinden artık hesap soruyor.
*
Sükunet içerisinde yaşayanlar ağlıyor…
Yüreklerden kan sızıyor…
“İstikbal” aranmakla bulunmuyor…
Hayatlarını ikiyüzlü kalabalıkların alkış seslerine adayanlar, aynı ellerin dün çılgınlar gibi başkalarını alkışladıklarını unutuyor!
Bilmiyorlar ki, insan bu, bugün övüyor, yarın sövüyor!
*
Birbirlerine; bir dosta merhamet eder gibi, merhamet edip, birbirlerinin yüreklerine sığınarak korkusuz yaşayabilmek gerekiyor… Ne acı ki, ‘yalan dünya’ yı kimse ne kalbinden ve ne de aklından söküp atamıyor…
Ve haliyle insan; iktidar denilen oyuncağın acımasız ve vazgeçilmez bir ‘oyuncusu’ oluyor!
‘İstikbal’ aramaktan vazgeçip, ‘dost’ arayıp ve sayılarını çoğaltmak gerek!.. Eve dönerken; ‘bir dost bulamadım yine akşam oldu’ şarkısını her akşam söylemekten yorulmadıysak…
08 Temmuz 2008 Salı
Mehmet SOYSAL
etrafımızda o kadar iki yüzlü insan varki gerçek dostu bulmak neredeyse imkansız…yinede dost ararsan ALLAH yeter